Güç Herşey Değildir!

Dünyada çevreyi en fazla kirleten ülkelere şöyle bir göz attığımızda gelişmiş, kendisine dokunulamayan 5’li çetenin ilk sıralarda yer aldığını görürüz. Bu ülkeler çevreyi kirleten floro-kloro karbon türü sera gazlarının salınımı konusundaki Kyoto Uluslararası Sözleşmesini de imzalamamışlardır. Bu ülkeler dünyayı gizli bir diktatörya ile yönetmekte, çevreyi kirleten unsurları dikkate almak bir yana, nükleer ve kimyasal atıklarını bile 3.dünya ülkelerine ihraç ederek ölçüsüz bir kirlenmeye yol açmaktadırlar. Geçtiğimiz yıllarda sahillerimizde gördüğümüz zehirli variller, İskenderun Körfezinde batan radyoaktif madde yüklü gemi hala hepimizin hatırında tazedir.

Batılılar bir şey tanırsa güç ve menfaattir. Kişiler menfaatleri uğruna vatandaşının değil, 15’lerini aşmış kendi çocuklarının bile eline vurup ekmeğini almak peşindedir. Yardımlaşma, saygı, sevgi, diğerlerinin derdiyle dertlenmek onların lügatinde asla yer almaz.  Durum böyle olunca gelişmiş ülkeler diğerlerinin öz kaynaklarını sömürdüğü gibi bir de kendi emrinde çalışması gerektiğine inanmış, tüm kirli işleri onların ülkesinde yaptırmış, yaptıramamış ise de oluşan atığı onlara göndermeyi başarmıştır. Bu sömürü düzenine karşı çıkan ülke yöneticileri ise ya darbeyle iktidardan uzaklaştırılmış, ya da hunharca işgal edilerek ülkesi tarumar edilerek o ülkelere daha fazla yerleşilmiştir.

Bir İslam alimi bu hususu eserlerinde şu şekilde açıklar.  “İnsanlık içerisinde bütün ihtilalların, devrilişlerin kaynağı bir kelime olduğu gibi, bütün ahlaksızlığın kaynağı dahi bir kelimedir.

Birinci kelime: “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse bana ne.”

İkinci kelime: “Sen çalış, ben yiyeyim.”

Evet, sosyal yaşam içerisinde zenginler ve fakirler arasında oluşan doğal denge içerisinde rahatla yaşarlar. O dengenin esası ise, zengin ve güçlülerin fakir ve güçsüzlere karşı merhamet ve şefkat; fakir ve güçsüzlerin ise onlara karşı hürmet ve itaatle mukabele etmesidir. Şimdi, birinci kelime zenginleri zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir. İkinci kelime fakirleri kine, hasede, çarpışmaya sevk edip, insanlığın rahatını birkaç asırdır ortadan kaldırdığı gibi; şu asırda, emeğin sermaye ile çatışması neticesi, herkesçe bilinen Avrupadaki karışıklıklar ve 2.Dünya Harbini ortaya çıkarmıştır. Bilindiği üzere bu karışıklıklar 1. Dünya Savaşı sonrası galip devletlerin menfaat paylaşımındaki anlaşmazlıklarından ortaya çıkmıştır.

İşte, medeniyet, bütün hayır kuruluşları  ile ve ahlâkî mektepleriyle ve kanun ve asayişin temininde çalışan polis-asker vs, kolluk kuvvetleriyle insanların o iki tabakasını barıştıramadığı gibi, insanlığın iki müthiş yarasını tedavi edememiştir. Kur’an, birinci kelimeyi esasından zekâtın farz kılınması ile söküp atar,  tedavi eder; ikinci kelimenin esasını faizin haram olması  ile ortadan kaldırır, tedavi eder. Evet,  Kur’an ayetleriyle âlem kapısında durup, faize “Yasaktır!” der. “Kavga kapısını kapamak için, banka kapısını kapayınız!” diyerek, insanlara ferman eder. Taraftarlarına, “Girmeyiniz!” emreder.”

Yaşam alanımız olan gezegen bir tanedir. İnsanlık teknolojide çok hızlı ilerleyerek ışık hızını aşıp yeni yaşanabilir gezegenler keşfedinceye kadar herkesin olabildiğince birbirine, çevresine saygılı olması gerekmektedir. Bu dikta dünya milletlerine çok fazla dayatılamayacak, sürdürülemeyecektir. İnsanlar global bir köy haline gelen dünyanın her yerinden her an haberdar olabilmektedir. Bazı milletlerin üstün ırk olduğu vehmi, safsatası, diğer milletlere tahakküm edebileceği düşüncesi sadece diğerlerinin onlara karşı nefretini körükler. Fırsatını buldukları anda bu ukalaları yok etmek için içlerinde dayanılmaz bir istek duyacaklardır.

Dünya ülkelerinin gelecekte daha güzel yaşaması, daha temiz bir çevre, huzurlu bir ortam hep demokrasiye bağlıdır. Bu demokrasi ileri aşamada tüm dünya halklarının oy vereceği serbest bir ortama doğru hızla ilerlemek zorundadır. Aksi takdirde güçlülerin güçsüzleri ezdiği, onları her bakımdan sömürdüğü bu çapulcu düzeni, dünyamızı çok geçmeden yaşanılmaz hale getirecek, insanlar kitleler halinde yok olacaktır. Şu an savaşlarla sadece zayıfların ölümü, bir gün elbet sırayı diğerlerine de getirecektir.

Güç ve demokrasi her bakımdan birilerinin kullandığı oyuncak, araç olmaktan çıkarılmalı, haklı olanın güçlü olduğu bir düzen dünyaya hâkim olmalıdır. Böyle bir düzen ise mevcut NATO, BM gibi yapılarla mümkün görünmemektedir. 5 kişinin dudaklarından çıkacak cümleler milyonlarca insanı açlığa, zulme, ölüme, sefalete sürüklememelidir. İnsanlık demokrasi anlayışına çağ atlatarak tüm dünyayı el ele, omuz omuza yürünebilir, yaşanabilir bir hale getirmelidir. Aksi halde daha çok trajik olayı ekrandan izler, gözyaşı döker, meydanlara çıkar, dualar ederiz.

29.08.2013
Recep AYDÖNER
Hatay Serinyol Orman Fidanlık Şefi