Tokları Doyurmak

12-18 Aralık yoksullarla dayanışma haftasıdır. Yoksulluk veya fakirlik, günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur. Özellikle, yiyecek, içecek, barınma, giyim-kuşam gibi temel ihtiyaçlara zor erişmek veya erişememek yoksulluk olarak tanımlanabilmektedir. [1]. Yoksulluğun nedenleri için herkes çok farklı sebepler ileri sürebilir. Ancak gözüken o ki yoksulluk, çağımızın en çetin problemlerinden biri olmaya devam  etmektedir.

Günümüzde dünya nüfusunun % 25 ini oluşturan sanayileşmiş kesim, dünya zenginliğinin % 85 ini elinde tutmaktadır. Dünyanın en yoksul 10 ülkesinden yoksullukta ilk sırada yer alan Kongo Cumhuriyeti’nde kişi başına düşen GSMH 290 dolar iken, GSMH rakamı en yüksek olan ülke 58500 dolar ile Norveç’tir. İnsan nüfusunun yaklaşık %50si Dünya Bankası tarafından belirlenen günlük 2 ABD doları olan yoksulluk sınırının altında yaşarken, %17si ise günlük 1 ABD doları olan açlık sınırının altında yaşamını  sürdürmektedir. Her gün 34.000’i beş yaşın altında çocuklar olmak üzere 50.000 insan yoksulluğa bağlı  sebeplerden dolayı ölmektedir [2].

Yılda yaklaşık 10 milyon insan açlık ve yetersiz beslenmeden hayatını kaybetmekte olmasına rağmen, BM Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) verilerine göre Dünya’da yılda 1,3 milyar ton gıda israf edilmekte, bunun ise ekonomik değeri 1 trilyon doları bulmaktadır [3, 4].

Amerikan Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, her bir Amerikalının çöpe attığı yiyecek yılda 2000 doları bulmaktadır. AB ülkelerinde yılda 98 milyon ton yemek olabilecek gıda çöpe atılmaktadır. Bu rakama balık ve tarımsal zayiatlar dahil değildir. FAO verilerine göre küresel ölçekte, insanların tüketim amaçlı aldıkları gıdanın üçte biri israf olmaktadır [5].

Dünyanın en yoksul ve en zengin ülkesi arasındaki kişi başına düşen gelir rakamları arasında 200 misli inanılmaz bir uçurum söz konusudur. Bu türden rakamlar yoksulluğun küresel bir boyutunu, ülkeler arasındaki korkunç gelir farkını açıkça göstermektedir.

Dünyadaki çeşitli izm’lerin oluşturduğu acımasız ve bencil yapı, insanı vahşi doğadan daha vahşi hale getirmiş, sadece güçlü olanın yaşam hakkı olduğu, zayıf kalanın doğal seleksiyon sonucu yok olacağı/yok olması gerektiği bakışı, insanı içgüdüsel olarak gaddar, yıkıcı, stoklayıcı, kinci, alıcı, yok edici, cimri ve zalim yapmıştır. İnsan, en vahşi bilinen ama sadece aç olduğu veya kendisini ve ailesini koruması gerektiğini hissettiği durumda tehlikeli ve yok edici olan hayvandan dahi daha yırtıcı ve yok edici olabilmektedir.

Ömrü boyunca harcasa kendisine, ailesine, sülalesine, eşrafına, bilumum tanıdıklarına, hatta maiyetindeki tüm insanlara yetecek serveti olanların buna rağmen doymak bilmeyen kazanma, stoklama iştiyakına, bunun için her yol mübah yaklaşımına “El İNSAF” demekten başka ne söz gerekir!

Çok söz gerekir, hatta sözden de öte şeyler gerekir elbette. Yanlışı önce elinle, olmadı dilinle düzelt şiarı gereğince Milli şairimiz Mehmet Akif “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem..” demiştir. Zulüm en büyük belalardan biri ve karşı durulması gereken sorunlardan biri olup, zulmün olduğu yerlere bakıldığında yoksulluk, açlık, işkence, ölüm kol gezmektedir. Zalim, mazlumun elinde ne var ne yok alıp, zenginliğine zenginlik katmaktadır. Bu yüzden de sorun sadece açları doyurmakla bitmeyecektir. Fakirliğin yok edilmesi zulmün sona ermesiyle mümkün olacaktır. Bu açıdan açları doyurmak kolay, ancak tokları, açgözlüleri doyurmak kolay değildir. Belki de mümkün değildir. Buna ne dünyanın ne de kainatın stokları bile yetmeyecektir.

Çözüm sadece kendini düşünen değil, komşusu açken tok yatamayacak bir insan nesli oluşturmaktan, sevgi merkezli, paylaşım odaklı bir yapı oluşturmaktan geçmiyor mu ne dersiniz. Sofrada Sıfır Artık parolasıyla sadece çöpe atılanların atılmayıp yoksullara ulaştırılmasıyla dahi dünyada fakirliğin kalmayacağı aşikar. Hiç değilse bu hafta, bir yoksulun üşüyen eline ısı, ürkek gözlerine pırıltı, hüzünlü gönlüne ümit verecek  bir el uzatış yapamaz mıyız. Sanki yedim diyerek, az veren candan çok veren maldan mukabili bir can suyu sunamaz mıyız.

Ne mutlu hem kendisi hem de gönlü zengin olup her daim paylaşımcı olana. Her daim veren el olabilmek nidasıyla.

 

18.12.2013

Prof. Dr. Ahmet ALP

ÇEKÜD Sakarya Temsilcisi