Sofrada Sıfır Artık Kampanyasına Davet

Çevremiz, dünya ve ahiret mutluluğunu kazanacağımız yer olarak bize emanet edilmiş yaşam alanımızdır. Gıdalarımız, sosyal, ekonomik ve ticari ilişkilerimiz bu yaşam alanı içinde yer almakta; kişisel ve kurumsal olarak hepimizin bize emanet edilen çevreye sahip çıkma, koruma, güzelleştirme zorunluluğumuz bulunmaktadır.

Pakistan’da meydana gelen sel felaketi, yüzyılın en büyük çevre felaketlerinden biridir. Ölü sayısı 1600’ü bulmuş, selden kurtulan 600 bin kişi temiz su, yiyecek ve ilaç sıkıntısıyla karşı karşıya kalmış, acil yardım çağrıları adeta kulakları çınlatmaktadır.

Yakın zamanda meydana gelen diğer bir çevre felaketi, Rusya’da meydana gelen büyük orman yangınlarıdır. 128 bin hektar alanın yandığı tahmin edilen yangınlarda ölü sayısının 50’yi geçtiği; 2 bine yakın evin kül olduğu, toplam zararın 150 milyon doları bulduğu söylenmektedir.

Hindistan ve Afrika ülkelerinin görünen, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin görünmeyen yüzündeki yoksulluk ve imkansızlıkların getirdiği çevre kirliliği yine çağımızın ciddi çevre sorunları arasında bulunmaktadır. Verilen örnekler insanı doğrudan hedef alan ve etkileyen çevre felaketleridir.

Dünyanın her konuda büyük bir karmaşa ve kaosa doğru sürüklendiği günümüzde, yanlış gidişatı değiştirmeye yönelik alternatif çözüm arayışları da hızla artmakta. Örneğin; Amerika’da yaşayan bir grup, daha sağlıklı olmak adına “çöpsüz yaşam” kampanyası başlatmışlar.

Yeni yaşam şekillerine “sıfır atık” ya da “sıfır çöp” adını veren grup, kasaptan aldıkları etleri yanlarında taşıdıkları cam kaba koyuyor, marketten aldıkları malzemeleri kendi yaptıkları bez torbalara dolduruyorlar. Ambalajlı ürünleri almıyor, kendi temizlik malzemelerini kendileri üretiyorlar. Paketli olmayan sabunlardan kullanıyor, aldıkları süt kutularını üreticilerine geri veriyorlar. “Sadece kendi su şişenizi yanınızda taşırken tasarruf ettiğiniz para oldukça fazla. Hayatınızdan plastik ambalajları ne kadar çıkarırsanız o kadar taze gıdalar tüketirsiniz” diyorlar.

Batılıları alışverişte başlattıkları “sıfır atık” kampanyası için tebrik edip, kampanyalarının başarılı ve devamlı olmasını dileriz. Dedelerimizin de kullandığı ve kültürümüzde “zenbil” diye geçen alışveriş torbalarını umarım bizden çalmamışlardır.

Biz de bu vesileyle kaynak eserlerin sayfaları arasında garip kalmış çevreye duyarlı pratik uygulama şekillerini birer birer gün yüzüne çıkarmaya ve günlük hayata yansıtmaya çalışalım. Gösteriş, taklit, utanma ve aşağılık kompleksinden sıyrılıp işe önce  “yemekte sıfır artık” kampanyasıyla başlamış olalım. Diğer bir ifadeyle orta yaştakilerin dedelerinden duyduğu “yemek tabağını sünnetleme” kampanyası.

Çevreci grupların çokça dillendirdiği ama bir türlü pratiğe dökemedikleri tasarruf konusunu belki bu vesileyle günlük yaşam pratiği haline getirmiş oluruz.

Ramazan ayı; dini kaynaklarımızda üzerinde hassasiyetle durulan bir konuyu gündeme taşımak, alışkanlıklarımızda yapacağımız böyle bir devrimi başlatmak,  aslında bizim öz malımız olan bu eylem tarzını uygulamak için en uygun zaman dilimi olsa gerek.

Belki, böylece az yemenin dayanılmaz hafifliğini ve dinamikliğini; Pakistan’da, Gazze’de, Malezya’da, Hindistan’da, hatta Rusya’da bulunan felaketzede ve muhtaçların dayanılmaz acısını hissetmiş; evlerde ve lokantalarda her gün oluşan tonlarca ekmek ve yemek artıklarına son vererek her gün soframızdan artacak bir tabağı onlara hediye etmiş oluruz.

Ferden tüketirken, ne derece tükendiğimizin farkına varmış tüketicilerin artması dileğiyle hayırlı Ramazanlar, hayırlı Bayramlar.

Süleyman Yorulmaz
ÇEKÜD