Enerji Temini Ve Kullanımı

ENERJİ TEMİNİ ve KULLANIMI

 Yrd. Doç. Dr. Cevdet DEMİRTAŞ

KTÜ Makine Mühendisliği Bölümü Termodinamik ABD Öğretim Üyesi

Dünyanın, 21. yüzyılda karşı karşıya bulunduğu en büyük sorunlardan biri güvenli enerji temin edilmesidir. Günümüzde, ülkelerin enerjiyi üretme ve kullanma biçimi sürdürülebilir değildir.

Enerjinin temin edilmesi ve kullanılmasının çevre ile fonksiyonel ilişkisi vardır. Bu nedenle konu üzerinde yapılan küresel toplantılarda enerji ve çevre dengesinin korunması esas alınmaktadır. Yaşadığımız çevreyi ve tüm kainatı bir düzen ve denge içinde yaratan Allah (C.C.), kainattaki bu ekolojik denge hakkında şöyle demektedir: “Şüphesiz biz, her şeyi bir kader (hikmetli bir ölçü) ile yarattık.” (Kamer- 49).

Allah (C.C.) teknolojiyi  insanlara bir nimet olarak lütfetmiştir. Bu nimeti faydalı veya zararlı hale getiren insanlardır. Yaratıcı tarafından insanlığa sunulan tüm teknolojiler, insanlar için faydalıdır. Ancak bu teknolojiler insanlar tarafından yanlış kullanılarak zararlı hale getiriliyor. İnsanoğlu hırsı ve tamahkârlığı yüzünden haddini aşar da bu teknolojiyi yanlış kullanırsa bundan bizzat kendisinin de zarar göreceği aşikârdır. Kur’an bu gerçeği şöyle dile getirir: “İnsanların bizzat kendilerinin kazandıkları (günahlar ve cehaletleri- Diğer taraftan insanlar cahilliğinin ve egoistliğinin bir sevki olarak kimyasal maddelerin kullanımı, zehirli atıklar ve ormanların tahribi gibi şeylerle ozon tabakasının delinmesi, atmosferin ısınması, hava, su ve toprağın kirlenmesi gibi şeyler…) yüzünden, karada ve denizde fesat (maddî mânevî bozulmalar, afet ve felaketler) çıktı (çıkar da). Bu ise yaptıklarının bir kısmını(n cezasını Allah’ın dünyada) onlara tattırması içindir. Olur ki onlar, (bu sayede kötü hallerinden) dönerler.”(Rum-41).

Dünyamızdaki hızlı nüfus artışı ve gelişen teknolojiye rağmen enerji gereksinimi, kaynak yetersizliği nedeniyle enerji üretimi ve tüketimi arasındaki açık giderek artmaktadır. İnsanoğlu fosil kökenli “yenilenemeyen” enerji kaynaklarına mahkum hale gelmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları, dünyamız gerekli enerji miktarının büyük  çoğunluğunu karşılamasına rağmen bu konuya gereken önem verilmemektedir. Bunun yanında yenilemeyen enerji kaynakları için bilim adamları tarafından tahmin edilen ömür çok kısa ve çevreye verdikleri zarar çok büyüktür.

Yeryüzünde bir takım iklim değişiklikleri ile kendini belli eden bu tür çevre sorununa karşı insanlar doğa ile dost, temiz ve nispeten ucuz enerji kaynakları arayışına yönelmişlerdir. Bu kapsamda, zaman açısından sürdürülebilir olmakla birlikte dünyanın her bölgesinde var olabilme özelliğini de taşıyan “yenilenebilir enerji kaynakları”nın daha fazla kullanılması yönünde adımlar atılmaya başlanmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının en önemli özellikleri arasında doğaya zararlı karbondioksit emisyonlarını azaltarak çevrenin korunmasına destek olması vardır.

Ülkemizin de zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olduğu düşünüldüğünde, Kyoto Protokolü’nün getirdiği sınırlamaları fırsat bilerek, ülkemize hem çevre hem de ekonomik kalkınma yönünden kazanç sağlayacak bir süreç içine zaman geçirmeden girmeliyiz. Nükleer enerji kullanıldıkça azalması itibari ile yenilenemez enerji bir enerji olmasına rağmen,  ondan elde edilen enerji miktarı ve verililiği dikkate alındığında fosil kökenli yakıtlar ile mukayese edilemeyecek kadar olumlu yönleri mevcuttur. Nükleer enerji üreten kaynaklardan çok az miktarda kullanılmasına rağmen çok büyük miktarda enerji elde edilebilmektedir. Nükleer enerji teknolojisinin icat edilmesi, insanları ihtiyacı olan enerjinin üretilmesinde faydalı olmayı amaçlamaktadır. Nükleer santralleri  inşa edilirken, doğal afetler (depremler, fay hatları, tsunamiler vb.) göz önünde bulundurarak gereken hassasiyeti göstermezlerse, bunun sorumlusu nükleer santraller değildir. Bu durumun bir su-i istimal olması nedeniyle sorumlusu insanlardır ve bu bir üretim ve kullanım hatası olur.

“Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı; “Gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneklerine engel olmadan, bugünün gereksinimlerini karşılamak” Gro Harlem Brundtland.

Sürdürülebilir kalkınma mücadelesi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tümünü kapsıyor olsa da, son zamanlarda yapılan çalışmalara bakıldığında, plan, proje ve hedeflerin tamamen gelişmiş ülkelerin öncülüğünde hazırlanmaktadır. Birleşmiş Milletler öncülüğünde başlatılmış olan konferanslar dizisinden, 1992 yılında Rio de Janeiro’da yapılmış olan Çevre ve Kalkınma Konferansı en yüksek katılımlı olması ve alınan kararlar bakımından en önemli olanlarındandır. Bu konferansı izleyen yıllarda yapılmış olan 1997 New York ve 2002 Johannesburg zirvesi sürdürülebilir kalkınma konularında yapılmış olan en önemli çok uluslu toplantılar olmuştur. Johannesburg zirvesinde alınan önemli kararlardan bir tanesi de; yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji kullanımın özendirilmesi yönündedir.  Bu konuda OECD, Dünya Bankası, WTO, UNEP, UNCSD, UNCTAD, World Wide Fund for Nature, World Resources Institute ve World Business Council on Sustainable Development gibi organizasyonlarında konu ile ilgili önemli faliyetleri vardır.

“Dogal çevrenin korunması, güzelleştirilmesi ve geleceğe güvenle aktarılması amacıyla; sivil toplum ve kamu kuruluşlarıyla dayanışma halinde, kritik-analitik düşünce yapısında, yüksek ahlak ve çevre bilincine sahip insanlardan meydana gelen bir toplum oluşmasına katkıda bulunmak; çevre sorunlarına bilimsel verilerin, teknolojik gelişmelerin ve manevi dinamiklerin ışığında sağlıklı, uygulanabilir ve kalıcı çözüm önerileri üretmek”*,  bilgili ve bilinçli her insanın vatandaşlık görevi olmalıdır. 29.01.2013

*:  ÇEKÜD (Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği)