Daha Yeşil Bir Anayasa

Daha sağlıklı bir çevre için daha yeşil bir anayasa

Devlet; hakimiyeti altında bulunan canlı ve cansız varlıkları temsil eden, bunlar arasındaki hukuki düzeneği organize eden siyasi yapının adıdır. Hukuki düzeneğin başı olan Anayasanın temel amacı aynı vatanı paylaşan vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini korumak; yine bu amaçla canlı ve cansız varlıklardan oluşan çevre hukukunu koruma altına almak olmalıdır.

Temel hak ve hürriyetleri nelerdir diye sorulduğunda alınacak cevaplarda barınma, beslenme, güvenlik, eğitim gibi kavramlar öne çıkacaktır. Bu ihtiyaçların herkese eşit oranda sağlanması pratikte mümkün olmayacağından, insanın bulunduğu ortamda ve mevcut imkanlar içerisinde mutluluğu yakalayabilmesinin imkan ve şartları devlet tarafından oluşturulmalıdır.

İçsel hoşnutluk

Temel hak ve hürriyetleri tespit için biraz daha detaylı tahlil yapıldığında mutlu olmak herkesin aradığı ama belki birçok insanın ifade edemediği, belki de birçoklarının bu arayış uğruna suça kaydığı temel ihtiyaçlardan biri olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla “İçsel Hoşnutluk” olarak da tanımlanabilecek olan bu kavram anayasaların güvence altına alması gereken konuların başında yer almalıdır.

Kadın veya erkek, genç veya yaşlı, sağlıklı veya özürlü, cahil veya bilgili her bireyin hatta yabani veya evcil bütün hayvanların öncelikli ihtiyacı; barınağı ve içsel hoşnutluk kaynağı olan aile yuvasıdır. Yuvasız kalan insan veya hayvan başkasının hak ve özgürlüklerine tehdit unsuru haline gelecektir.

Anayasa, insan hak ve özgürlüklerini koruma adına önce aile yapısını, daha sonra da sosyal, fiziksel ve ekolojik çevreyi korumak ve bunlar arasındaki hukuku gözetmek zorundadır. 

Evrensel Hak ve Gerçek Bağımsızlık

Türkiye’nin, dünya ulusları içinde halkına hak ve özgürlükler alanında en ileri yaşam standartlarını sağlayan ülke olması için Yeni Anayasa’nın genel çerçevesinin de iki ana evrensel değer olan “Evrensel Hak” ve “Gerçek Bağımsızlık” üzerine kurgulaması gerekir.

Özgür aklın ve vicdanın kabul ettiği, kesin ve ortak olan evrensel değerler ve insanın doğuştan sahip olduğu eşit, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez haklar olarak din, inanç, can, mal, akıl ve nesil emniyeti anayasa ile teminat altına alınmalıdır. İnsan çevre arasındaki barışın sürekliliğini sağlamak, vatandaşlar arasındaki  dil, din, mezhep, etnik köken vb. ayrımlarını ortadan kaldırmak, devletin ana görevleri arasında tanımlanmalıdır.

Gerçek bağımsızlık için milli güvenlik kurulu gibi suistimal edilen kurumlar; laiklik, kamu düzeni gibi suistimal edilen kavramlar kaldırılmalı; insan hakları istismarı önlenmeli, üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü gözetilmeli, Anayasa vatandaşlarının bütününü kapsayan toplumsal bir sözleşme statüsüne kavuşturulmalıdır.

Doğal ve Sosyal çevre

Anayasa ile koruma altına alınan sağlıklı bir çevre kişiyi yaşam boyu karşılaşabileceği olumsuz tesirlerden; ruhsal, fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklardan, israf, tüketim hastalığı, kişilik bozukluğu, asosyal eğilim, internet bağımlığı, sigara, içki ve uyuşturucu bağımlılığı, çarpık ve sahte ilişkiler, müstehcenlik, teşhircilik, gayrimeşru yaşantı, cinsel taciz, fuhuş, insan ticareti, psikolojik ve fiziksel şiddet, çocuk istismarı, intihar… şeklinde sayılabilecek sosyal yaralardan koruyacaktır.

Yaşam alanımız olan çevremiz sosyal, fiziksel ve ekolojik açıdan temiz kaldığı müddetçe,  içsel hoşnutluk başta olmak üzere insanın temel ihtiyaçlarının birçoğunu sağlayacak nitelikte görev icra edeceğinden, sürdürülebilir sağlıklı bir çevre için, çevreden faydalanma hakkı zaruretlerle sınırlı tutulmalıdır.

Yeni Anayasa kişisel hak ve özgürlükler yanında, doğal çevrenin, ekolojik dengenin, yer altı ve yerüstü kaynaklarının korunacağı, yabani ve evcil her türlü hayvan haklarının güvence altına alınacağı, temiz hava, sağlıklı su ve temiz gıdaya ulaşım haklarının korunacağı hukuki düzenlemeler içermelidir.

Sağlıklı bir çevrenin, devletin hakimiyeti altında yaşayan tüm canlıların hakkı olduğu kadar gelecekte yaşayacak canlıların da hakkı olduğu vurgulanmalı; devleti, çevreye gelebilecek zararları önleyici tedbirler almaya sevk edecek amir hükümler getirilmeli; çevre tehdidi, etki alanının genişliği dolayısıyla ulusal değil uluslar arası tedbirlerle önlenebileceğinden, bu doğrultuda ortaya konacak ulusal veya uluslar arası hukuk desteklenmelidir.

 

24.04.2012

Süleyman Yorulmaz

ÇEKÜD