Bozulan İnsan Mı, Çevre Mi?

Toplumsal bir varlık olan insan yeme, içme, eğlenme vb. gereksinimlere ihtiyaç duyduğu gibi ”çevresine de” ihtiyaç duyar.Çevre;insan veya başka bir canlının yaşamı boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır. İnsanlar, toplumsal yaşam ilişkileri içerisinde doğal kaynaklar kullanarak, teknoloji geliştirerek, ekonomik faaliyetlerde bulunurlar. Bu faaliyetlerin gelişimi ile insanlar kendilerine yapay çevreyi oluştururlar. Toplumsal, yapay çevre içindeki yaşam koşullarını geliştirirken doğa ile sürekli bir ilişki içindedir İnsanoğlu’nun yeryüzünde yaşamaya ve kendisine ait yapay çevre oluşturmaya başlamasından bu yana insan ve doğa arasındaki denge, insan aleyhine devamlı olarak bozulmuştur.

21. yüzyıl insanının karşısında çözülmesi gereken binlerce problem, stres unsuru, aklı gideren meşgale, kimyasını bozan ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu problemlerin çözümündeki zorluklar, insanın hem kendi doğasını, hem de çevreyi hızla kirletmesine, hor görmesine, değersizleştirmesine yol açmıştır. Basit bir çalışmayla rahatlıkla karşılanabilen insani ihtiyaçlar alabildiğine çoğaltılmış, suni olarak tüketme, alışveriş tutkunluğu bir histeri-çılgınlık düzeyine ulaşmıştır. Tabi bunun sonucu olarak sürekli daha fazla kazanma, daha iyi yaşama, daha fazla tüketme isteği toplumu istekleri karşılanamaz hırslı bir yapıya dönüştürmüştür. Tam burada helal-haram, temiz çevre-kirlilik, toplumsal adalet-daha fazla zenginlik kavramları alt üst olarak kişiler kendinden başkasını düşünemez olmuş, tüm varlıkları sadece ben merkezli görme hastalığına tutulmuştur.

Bugün hala modern ekonominin babası olarak anılan ve ekonomi alanında en etkili düşünürleri arasında kabul edilen Adam Smith tüm dünyada serbest üretim-tam rekabeti ortaya koymuş, daha fazla kazanma hırsını insanların zihinsel kodlarına adeta işlemiştir. Batıdan yayılan bu olumsuz rüzgâr tüm dünyayı etkisi altına almış, herkes kendi çıkarları uğrunda başka biç bir unsuru göremez, düşünemez hale gelmiştir. İnsanların toplum olarak yaşamasının en önemli sebebi olan yardımlaşma, tüm semavi dinlerin getirmiş olduğu sadaka-zekat kavramları içi boş, toplumda karşılığı olmayan mefhumlar haline gelmiştir. İnsanlar sürekli daha fazla satın alma, harcama yapma uğruna varlığını sürdürmenin esası olan çevreyi acımasızca kirletmeye başlamıştır.

Yer küreden totalde su, hava, organik madde gibi malzemeler azalmıyor. Sadece kullanıldığında form değiştirerek farklı bir hale bürünüyor. Siz tüketirken kirletiyor, yarın ihtiyacınız olan malzemeyi bugün savurganlıkla çöpe atıyorsunuz demektir. İktisat ederek ne kadar az tüketirsek karbon emisyonu olarak çevremize daha az kirli atık salacağımız için daha temiz bir dünya bulacağız. Konu elektrikte, petrol, doğalgaz vs diğer fosil yakıtlarda, madenlerde, ormanlarda çevremizde gördüğünüz tüm tüketim malzemelerinde aynıdır.

Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de özellikle büyük yerleşim birimlerinde insanların karşılaştığı en büyük çevre problemlerinin başında çöp gelirken, erozyon ve çevre kirliliği de ulaştığı ürkütücü boyut sonucu verdiği S.O.S ile dikkat çekiyor. Dünya ülkelerinin, kirliliğin önlenmesi için aldıkları tedbir ve çalışmalar maalesef gelecek için çare oluşturmadığı gibi, ülkemizin de dâhil olduğu bu problem zaman geçtikçe had safhaya doğru tırmanıyor. Günde yaklaşık 65 bin ton çöp üretilen ülkemizde, çöpü kaynağında azaltmazsak, bir gün çöp dağları arasında nefes alamaz hale gelebileceğimize dikkat çekiliyor. Gelecek kuşakların çöp dağları altında ezilmesini istemiyorsak, bilinçli tüketim yapıp az çöp çıkarmak zorundayız.

Geleceğimizi kurtarmanın, çevremizi korumanın yolu iktisat, güzel bir cemiyet hayatı, birbirini uyaran, kollayan toplum fertleridir. Amaç tüketmek olmamalı, hayatımızı en güzel nasıl devam ettiririz sorusuna kendimizce cevap aramak olmalıdır. Örneğin suyu sırf tüketmek değil, en azıyla temizliğimizi başarmak olmalıdır. Markette iç içe iki adet plastik poşet almak yerine çok defa kullanacağımız alış veriş torbalarını kullanmayı adet edinmeliyiz. Evde daha az elektrik kullanmak, suyu daha az akıtmak, kağıdı vs tüm doğal kaynaklarımızı iktisatla harcamayı öğrenmemiz gerekmektedir.

Burada biz insanlara düşen ilk görev olabildiğince iktisat, az mala kanaat, diğergamlık yani komşusunu, kardeşlerini kendi nefsinden önde tutmak olmalıdır. Yoksa nereden geldiğine bakmaksızın önüne geleni mideye doldurmak, hiç gereği olmayan şeyleri satın alarak evlerimizde yeri daraltmak, eşimizi bu gereksiz eşyalara hizmet etmekten kurtarmaktır. Eh cebimizden artanlar; daha güzel bir gelecek, doğa, temiz bir çevre, bilinçli insanların yetiştirilmesine hizmet etmelidir.

Her yıkıntı onarılabilir  doğanın yıkıntısı asla. (Falih Rıfkı Atay)

Recep AYDÖNER,
Hatay Serinyol Orman Fidanlık Şefi
4.03.2013