Çevre ve Turizm

İster yerli isterse yabancı turist olsun seyahat halindeki bir insanın en temel veya en öncelikli ihtiyaçları neler olabilir diye bir genelleme yaptığımızda ilk akla gelenler tuvalet, beslenme ve ibadet şeklinde sıralanabilir.

Yaşamın tümü için olduğu gibi bu üçü için de önde gelen şart temizlik, temizlik, ve yine temizlik olsa gerek. Tabii ki insan sağlığı da çevre sağlığı da temizlikle doğrudan alakalı konular arasında.

Seyahat halindeki bir kişinin uğrak yerlerinde bu üçünden sonra görmek ve bilmek isteyebileceği şeyler; yöresel doğal güzellikler, yöresel tarihi eserler, yöresel sebze ve meyveler, yöresel yiyecekler, hatta yöresel giyecekler olabilir diye düşünüyorum.

Ama mealesef dünya çapında tek tip standart insan profili oluşturma çabaları meyvelerini vermeye başlamış; gıdalarımızın ve giyeceklerimizin seçiminde, duygu, düşünce ve zevklerimizin yönlendirilmesinde uluslararası güç odakları bizim adımıza devreye girmiş; genetiği değiştirilmiş tohum ve genetiği değiştirilmiş hayvan tipleri genetiği değiştirilmiş insan tiplerine zemin hazırlar hale gelmiş durumda.

Bütün bunları, geçen hafta hem ziyaret hem ticaret kabilinden yaptığımız Marmara ve Ege seyahatimizde bir kere daha görme, inceleme ve irdeleme fırsatı yakalamışken; gözlemlerimizi yerli turist sıfatı ve yabancı turist gözüyle özet halinde aktarıp, çevre ve turizm konusunu bu vesileyle gündeminize taşıma fırsatı oluşturmak istiyoruz.

Evet; neler düşünür, neler isterdim seyahatlerim süresince ?

Turizm ve seyahat, seyahat ve ulaşım bir bütünün ayrılmaz parçaları gibi olduğundan, son yıllarda  karayolu ulaşımında gittikçe artan duble yol yapımı ve yol genişletme çabalarının, virajlı dağ yollarında ağır vasıtaların arkasında biriken araç konvoylarını yavaş yavaş tarihe gömeceği, ticareti de turizmi de kolaylaştırıp geliştireceği söylenebilir.

Ancak; ulaşımdaki rehabilitasyon süreci,  karayolu taşımacılığının denizyolları ve havayollarıyla desteklenmesi suretiyle kemale erdirilebilir. Arttırılması halinde amaca ve hedefe göre her biri ayrı bir tercih konusu yapılabilecek ulaşım yolları ve ulaşım vasıtalarındaki çeşitliliğin, bu konuda oluşabilecek çevre kirliliğini de minimize edebileceğini düşünürdüm.

Bu açıdan, denizyoluyla yük ve yolcu taşımacılığının daha fazla teşvik edilip yaygınlaştırılmasını arzu eder; İstanbul merkezli feribot seferlerinin, özellikle yaz mevsiminde Marmara ve Ege sahilleri boyunca önemli turistik merkezler arasında mekik dokumasını dilerdim.

Karayollarındaki iyileştirme sürecinin ses yalıtımı ve ağaçlandırma çalışmalarıyla birlikte planlanmasını arzu eder; özellikle meskun saha kenarlarında yapılacak ses duvarlarının, yan yollar ve yol güzergahı boyunca devam edecek geniş ve yüksek bitki örtüsünün, turizmi ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen gürültü ve görüntü kirliliğine ciddi bir çözüm olabileceğini düşünürdüm.

Daha ziyade köy, kasaba, dağ ve orman yollarının kenarlarında göze çarpan kır çeşmelerinin iki başına birer çınar dikilip, birer ahşap oturma grubu konmasını arzu eder; yol kenarına ağaç motifi taşıyan zarif ahşap birer “mola yeri” tabelası ve altında “çınarların dibine dökeceğiniz birer şişe su hayrınız olsun” yazılabileceğini hayal ederdim.

Su içmek, en temel insan haklarından olduğundan, bu hakkı fi sebilillah canlıların hizmetine sunan ecdadımızın rahmetle anılmasını sağlamak üzere; sürekli akan çeşmeleri ve uzunca yalaklarıyla birlikte, halkımızın tarihin derinliklerinden gelen cömertlik, yardımseverlik ve merhamet duygularını akıtan bu çeşmelerin titizlikle korunmasını ve gelecek nesillere özenle aktarılmasını isterdim.

Belediyelerin, şehir/kasaba meydanlarına insanların en temel ihtiyaçlarını ücretsiz olarak giderebilecekleri pırıl, pırıl  yeraltı tuvaletleri yapmalarını; keza cami ve mescidlerin, otoyolların kenarlarına serpiştirilmiş dinlenme tesislerinin cami, tuvalet ve şadırvanlarının tarihin derinliklerinden gelen nezafet, zerafet ve ahlak anlayışımızı tam anlamıyla yansıtmasını dilerdim.

Camiler; kubbeleriyle uyumlu zarif minareleri ile yerleşim yerlerinin merkezlerinde bulunan nirengi noktaları gibi çok uzaklardan geçenlere bile yol ve yön göstereceğinden; cami isimlerinin yöresel tarihi ve ahlaki yüce şasiyetleri hatırlatacak şekilde seçilmesini ve cümle kapılarına herkesin görüp dikkatini çekecek en zarif tarzda ama mutlaka yazılmasını dilerdim.

Yöresel organik sebze ve meyvelerin güvenle temin edileceği satış noktalarının; yöresel yemeklerin güvenle yeneceği lokantaların, yöresel eşyaların güvenle alınabileceği çarşıların, yöresel içeceklerin zevkle içilebileceği kahvehane ve çay ocaklarının artmasını arzu eder; yöresel farklılıkları her yönüyle görmek ve izlemek isterdim.

Özellikle Marmara’ya serpiştirilmiş bulunan adalar başta olmak üzere, bölgede ağaçlandırılmamış, çıplak kalmış boş hazine arazilerinin neden hala ağaçlandırılmadığını; ağaçlandırılmış ve piknik alanı haline gelmiş bir kısım park ve mesire yerlerindeki çevrenin, karayolu ve otoyol çevrelerinin; dinlenme ve eğlenme yerlerinde, gemi ve feribotlarda bulunan umumi tuvalet ve lavaboların bir kısmının neden bu kadar bakımsız olduğunu merak eder dururdum.

Süleyman Yorulmaz
06.08.2010
ÇEKÜD